HAKKIMDA

Merhaba, Bizim çocukluğumuzda, yani televizyon ve bilgisayarın olmadığı yıllarda, akşam yemekten sonra sofra toplanır, babalar gazeteye göz atarken devasa büyüklükteki ahşap radyolardan ajans dinlerdi. Büyük ablalar fotoroman, ağabeyler Teksas ile zaman geçirirdi. Anneler bir yandan kızlarının çeyizlerine dantel örerken, bir yandan da dizlerine yatmış ufaklığa masal anlatırdı hafiften. O ufaklıklar masal eşliğinde hayallere dalar, çölleri, denizleri geçer, Kaf Dağına ulaşır, oradan uykunun kollarına kanat açardı. Aslında gözleri ellerindeki kitaplarda olsa da, o abla ve ağabeylerin de kulakları kim bilir kaçıncı kez kendilerinin de bir zamanlar severek dinlediği anne masallarında olurdu. Burada çocukluğumun tatlı hatıraları arasında, hayal dünyamı genişleten o anne masallarıyla birlikte, benim kendi çocuklarıma anlattığım kendi masallarımı ve diğer bilinen çocuk masallarını paylaşmak istedim. Sizler de dizinize yatan kardeşinize, çocuğunuza ve hatta kendinize anlatasınız, masal dünyasının uçsuz bucaksız macerasına katılasınız diye

9 Mayıs 2013 Perşembe

Annemden Masallar 6: Memili


                                             MEMİLİ
                   Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Kaf Dağının arkasındaki masallar ülkesinde Memili isimli bir çocuk yaşarmış. Oduncunun dokuz oğlundan en küçüğü imiş. Ağabeyleri sırım gibi boylu poslu ve ay parçası gibi yakışıklı iken, Memili ufak tefek ve çelimsizmiş. Yakışıklı değilmiş ama sevimli, daima cin fikirli imiş. Babası da en çok ona düşkünmüş.
                   Oduncu da karısı da çok çalışkan ve evlatları için çok fedakarmışlar. Ancak artık yaşlanmakta olduklarından, çocuklarının da evin sorumluluğunu almaları gerektiğini düşünüyorlarmış. Bir gün Oduncu oğullarını çevresine toplamış:
  -- Bugün benim yerime ormana odun kesmeye siz gideceksiniz. Sorumluluk almaya hazır mısınız, göstereceksiniz. Birbirinizden sakın ayrılmayın ve size öğrettiklerimi unutmayın. Hava kararmadan önce de evde olun, demiş.
                   Çocuklar, anacıklarının kendileri için hazırladığı azıkları da yanlarına alıp, ormanın  yolunu tutmuşlar. Bir kısmı odun kesmiş, bir kısmı toplayıp denk yapmış. Çalışmışlar çalışmasına da bir ara eğlenceye dalmış ve vaktin nasıl geçtiğini anlayamamışlar. Akılları başlarına geldiğinde orman çoktan karanlığa gömülmüşmüş. Eve gidecek olmuşlar ama karanlıkta evin yolunu bulmak imkansızmış. Geceyi ormanda geçirme fikri de onları çok ürkütüyormuş. Her biri evin yolu konusunda farklı bir fikir öne sürüyormuş, bir kargaşadır başlamış. Memili:
  -- Ağabeylerim, babamızın sözünü unutmayalım. Hiçbir şekilde birbirimizden ayrılmamalıyız. El ele tutuşup en büyüğümüzün gösterdiği yönde gidelim. Çünkü ormana babamızla en çok o geldi. Yolu hepimizden iyi o biliyor olmalı, demiş. Ağabeyleri bu fikri çok beğenmişler. Her biri “ Neden daha önce bu çözümü ben bulamadım” diye hayıflanmış.
                   El ele tutuşup, büyük ağabeyin hiç de emin olmayarak gösterdiği yönde yürümeye başlamışlar. Gecenin sessizliği içinde duydukları her şey korkularını bir kat daha artırıyormuş. Hepsi sıcacık evlerini ve annelerinin nefis yemeklerini özlüyorlar, eve bir an önce varabilmek için adımlarını sıklaştırıyorlarmış. Sonunda ağaçların arasından bir ışık gözlerine çarpmış. Evlerine ulaştıklarını zannedip önce çok sevinmişler. Kısa süre sonra buranın daha önce hiç görmedikleri, kasvetli, kocaman bir ev olduğunun farkına varmışlar. Artık evlerinden çok uzaklaşmış oldukları ve gün doğmadan geri dönemeyecekleri aşikarmış.
                   Kapıyı çalıp, geceyi orada geçirmek için izin istemeye karar vermişler. En büyükleri öne geçmiş ve evin kocaman demir kapısındaki çıngırağı çalmış. Çıngırağın sesi karanlıkta yankılandığında, hepsini bir ürperti sarmış. Kapıyı bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, kocaman bir dev  açmış. Çocuklar korkup kaçmak istemişler, ama karanlık ormanın içinde nereye kaçabilirlermiş ki.... Dev çocukların kendisinden korktuklarını anlamış ve güven verici bir edayla onları içeri buyur etmiş. O kadar inandırıcıymış ki, çocukların endişesi bir anda kaybolmuş ve sevinerek içeri girmişler. Ancak bakışlarındaki gizli bir pırıltı Memili’nin gözünden kaçmamış. Ağabeyleri devin kendileri için kurduğu sofraya oturup, çeşit çeşit yemekleri afiyetle midelerine indirirken, o göz ucu ile seyrediyor; bu dev gibi yaratığın hiç de iyi kalpli olmadığını, kötü bir şeyler planladığını düşünüyormuş.
                   Tıka basa yenen yemek sonrası çocuklara rehavet çökmüş. Bunu fark eden dev, hepsine kuştüyünden yumuşacık yataklar hazırlamış. Ağabeyleri kendilerini yatağa atacakken Memili itiraz etmiş:
   -- Kusura bakmayın,biz böyle yumuşacık yataklarda uyumaya alışkın değiliz. Biz samanlıkta bir köşeye kıvrılıp uyuruz, demiş.
                   Ağabeyleri çok sinirlenmişler. “Yatakta yatmak varken, neden samanlıkta uyuyacakmışız? Zaten bütün gün çok yorulduk. Doğru düzgün bir yatağa ve güzel bir uykuya ihtiyacımız var. Samanlıkta uyumayı da nereden çıkardın?” diye karşı çıkmışlar. Memili:
  -- Ben bu deve güvenmiyorum. Uyuyunca hepimizi afiyetle yiyecek; görürsünüz, demiş.Ağabeyleri bu fikre kahkahalarla gülmüşler. Ama bakmışlar kardeşleri gerçekten çok korkuyor, gönlü olsun diye daha fazla itiraz etmeyip razı olmuşlar. Dev çocukların fısır fısır konuşmalarından, Memili’nin kendisinden şüphelendiğini hissetmiş. Ama renk vermeyip yatakları samanlıkta hazırlamış. Söylene söylene samanların üzerine kıvrılan ağabeylerine Memili yalvarmış uyumayın diye . Ama dinleyen kim? Yorgunluğun ve tıka basa yenilen yemeğin etkisiyle hemen uykuya dalıvermişler. Zavallı Memili’yi uyku tutmamış.
                   Bir süre sonra tam da tahmin ettiği gibi devin yavaşça içeri süzüldüğünü farketmiş. Gerçekten de devin niyeti derin uykuya dalmış bu çocukları teker teker götürüp, afiyetle yemekmiş. Ancak yatağında bir o yana, bir bu yana dönüp duran Memili oldukça canını sıkmış. Birinin uyanık kalması bütün planlarını alt üst edebilirmiş. Sahte bir gülücükle:
  -- Memili, yavrucuğum neden uyumadın? Bir sıkıntın mı var? Diye sormuş.
  -- Ah ah, anacığım her gece yatmadan önce bir çuval fındık getirirdi. O kırardı ben yerdim, öyle uyurdum, diye cevaplamış Memili. Dev, hemen koşup bir çuval dolusu fındık getirmiş. Dev kırmış Memili yemiş, dev kırmış Memili yemiş. Sonunda Memili yine “ah ah” diye inlemiş.
  -- Hayırdır Memili, demiş dev. Neyin var?
  -- Anacığım fındığı yedirdikten sonra bahçedeki kuyudan kalbur kalbur su taşırdı. Kana kana içip öyle uyurdum demiş Memili. Dev inanmış. Hemen koşup bir kalbur bulmuş ve kuyunun başına koşmuş. Suyu çekiyormuş ama kalbura boşaltır boşaltmaz yerlere dökülüyormuş.
                   Dev suyla kalburla uğraşadursun, Memili usulca ağabeylerini uyandırıp olanları anlatmış. Dev kuyu başından gelmeden  sessizce evin çatısına çıkmışlar. Dev bir süre sonra Memili’nin onu aldattığının farkına varmış. Hışımla samanlığa koşmuş, bakmış ki çocukların yerinde yeller esiyor... Aramış, aramış; nihayet çatıda olduklarını farketmiş. Seslenmiş oraya nasıl çıktınız diye. Memili’nin aklına yine bir hinlik gelmiş:
  -- Sabun sabun üstüne koyduk, sabun sabun üstüne koyduk, en üste de bir değirmen taşı koyduk da öyle çıktık, diye bağırmış.
                   Dev yine inanmış, Memili’nin oyununa gelmiş. Koşmuş, sabun sabun üstüne koymuş, en üste değirmen taşını koyup çıkmaya çalışırken, sabunlar kaymış ve büyük bir gürültüyle yere düşmüş. Üstelik değirmen taşı da kafasına düşünce kendinden geçmiş. Çocuklar fırsat bu fırsat, hemen çatıdan inip devin kemerine takılı anahtarları almışlar ve evden dışarı atmışlar kendilerini. Zaten artık yavaş yavaş sabah olmaktaymış. Gündüz gözüyle evlerinin yolunu bulmaları zor olmamış. Bu arda kendilerini bu musibetten kurtaran kardeşlerine de teşekkür etmişler. Babalarının neden ona daha düşkün olduğunu anlamışlar. Bir daha büyüklerinin sözünden çıkmamaya ve birliklerini bozmamaya söz vermişler. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...
                   Deve ne mi olmuş? O da evinin yolunu şaşıran başka çocukların hayalini kurarak yaşantısına devam etmiş.


4 yorum:

  1. O KADAR SICACIK Kİ SANKİ ANNEM ANLATIYORMUŞ GİBİ SAMİMİ GELDİ MASAL...

    YanıtlaSil
  2. Cok tesekkurler. Bende bunu ariyodum. Babaannem anlatirdi hayal meyal hayirliyorum. Ah cocukluk ahh..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzu çok güzel gördüm özür dilerim. Bir süredir kontrol etmemiştim bloğu. Beğenmenize ayrıca çok sevindim. Teşekkürler

      Sil
  3. Acaba nereleri olduğunuzu ve bu masalı kimden duyduğunuzu söyleyebilir misiniz?

    YanıtlaSil